Merhaba arkadaşlar,
Bu yazımda sizlere pek çok öğrencinin (bazı müzisyenler de dahil) dikkat etmediği (ya da hiç bilmediği) çok önemli olan hususlardan bahsedeceğim. Bu hususlar benim uzun yıllar süren tecrübelerime ve beynimin çalışma sistemine dayanmaktadır. Umarım sizlere de yol gösterici olacaktır.
Hepinizin ‘Duyduğumu çalayım’, ‘Taba veya notaya ihtiyacım kalmadan bir çok parçayı icra edebileyim’ dediğinizi tahmin ediyorum. Bu seviyeye gelmiş bir öğrencinin zaten ‘müzikten çok detay bir beklentisi yoksa’ öğretmene de ihtiyacı kalmamış olacaktır. Benim de aslında amaçladığım, öğrencilerimin öğretmene ihtiyacı kalmayacak hale gelmiş olarak kurslarımı bitirmiş olmasıdır.
Şimdi bu önemli hususları sizlere konu konu detaylandırarak anlatmak istiyorum.
RİTM KULAĞI VE ÖLÇÜ SAYMA
Müzik eserleri spesifik örnekler dışında ölçü (measure) adını verdiğimiz matematiksel zaman kuralları ile eşit parçalara bölünmüştür. Bu kural eserin başında yazılan ölçü ile (4/4, 3/4, 6/8 vs) belirtilir ve tüm eseri kapsayacak şekilde bağlayıcıdır. Kuralda belirtilen süre dolduktan sonra diğer ölçüye geçilir ve bu bölümleme ölçü çizgisi adını verdiğimiz çizgi ile net olarak gösterilir.
Bu matematiksel zaman kuralı ve ölçü bölümlemesi hem icra edenin hem de dinleyenin eseri daha rahat takip edebilmesi için şarttır. İnsan beyninin düzenli takip edebileceği şeylere daha çok ilgi gösterdiği gerçeğini de unutmayalım.
- Ritm, bir ölçüde yer alan notaların değerlerine ve vurgularına göre oluşturulmuş ve düzenli tekrar eden sesler bütünüdür. Vurmalı çalgılar ve perküsyonun temeli de buna dayanır.
- Tempo, bir eserin yorumlama hızıdır. Sol üst köşeye yazılan BPM (Beat per minute) ya da spesifik isimlerle yazılabilir. (allegro, andante vs) Spesifik isimlerle yazılan tempo terimlerinin de aslında bir hız aralığı vardır. Metronom, ölçü saymak için sabit ses çıkarmaya yarayan bir cihazdır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında eserin matematiksel patronunun ölçü olduğunu görüyoruz. Bir öğrenci öncelikle ölçü saymayı öğrenmelidir. Gördüğünüz üzere şarkının ruhuna uygun ritm de çalınsa, arpej de çalınsa hepsi başta yazan matematiksel kurala, yani ölçüye tabiidir. Bu kuralı hiçe sayarak (ölçü saymadan) çalan bir öğrenci sadece sağ el hareketlerini ezberlemiş ve şarkı sözlerini takip ederek çalıyor olacaktır. Bir şarkıyı ezberlese bile diğer şarkılarda defalarca hata yapması kaçınılmazdır.
Peki ne yapmalı?
Gitarı gerçek tutuşu olan sol bacak içine yaslayarak tutan bir öğrenci (ki ben de böyle alışmadım) sağ ayağını metronom ile birlikte ölçüye uygun olarak saymaya alıştırmalıdır. Gitarı sağ bacak üzerinde tutan bir öğrenci ise (evet doğru tutuş aslında bu değil) aynı işlemi sol ayağı ile yapmalıdır. Bir metronom ile daha hızlı yol alınabilir. Örneğin eser 4/4 ise bir ölçü için yere ayağınızla 1-2-3-4 şeklinde ve matematiğe uygun eşit aralıklı vuruşlar yapmalısınız. 3/4 ise 1-2-3 şeklinde yapmalısınız.
Beynimiz bir süre sonra ayağımızın yaptığı bu işlemi otomatik olarak yapmaya alışana kadar bu işlemler devam etmelidir.
- Eserlere uygulayacağınız ritm ve arpejlerde de ayağınız yukarıda anlattığımız gibi doğru matematikle saymaya devam etmelidir. Aynı ölçüye farklı ritm uygulandığı durumlar olacaktır. Bu durumlarda bile ayak mutlaka bu matematiği işletmelidir. Unutmayın ki bir süre sonra eserler beyninizde matematik formunda çalmaya başlayacaktır.
- Çok önemli bir bilgi daha vermek istiyorum. Artık şarkıları matematiksel olarak dinlemeye çalışınız. Çalınan ritmi ve tekrar döngüsünü algılamaya ve bunun daha altta hangi matematiksel ölçü zeminine dayandığını anlamaya çalışınız. Evet biraz beynimizi zorlamamız gerekiyor. Göreceksiniz ki bir çok parça benzer ve hepsi bir matematiksel kuralla yazılmıştır.
KAS HAFIZASI OLUŞTURMA
Serzenişlerinizi duyar gibiyim. ‘Ne yapsam temiz ses alamıyorum’, ‘Bare basamıyorum’, ‘Akor geçişlerim zayıf’ vs…
Öncelikle, gitar klavyesinde sağ el ve sol el parmaklarımızın görevleri vardır. Bu görevleri tam olarak yerine getirebilmeleri için ise klavyeye uyum sağlamaları gerekir. Bu uyum defalarca tekrar gerektirebilir. Görevini yerine rahatlıkla getiren bir parmak ya da parmaklar, artık kas hafızası edinmiştir diyebiliriz.
Kapıyı açmak, kaşıkla çorba içmek, tenis oynamak, araba kullanmak vs. bunların aslında hepsinin birer kas hafızası olduğunu biliyor muydunuz? Evet, hiçbirini en başta bilmiyordunuz ve deneyerek öğrendiniz. Eliniz kapıyı açmak için ne kadar ve hangi yöne kuvvet uygulayacağını, kaşığı tutmak için hangi açıda ne kadar kuvvetle neresinden tutması gerektiğini, tenis topuna ne kadar güçlü vurması gerektiğini ve bu sebeple raketi ne kadar güçlü tutması gerektiğini deneye deneye öğrenmiştir.
Gitar klavyesinde de mantık aynıdır. Gitar klavyesinden ses alabilmek için sol elinizin parmakları fret dediğimiz perdelere iki boğumdan kırılacak şekilde dik ve yeterli kuvveti verecek şekilde bastığında, tüm sesleri net olarak alırsınız. Dik basan parmaklar alt tele temas etmez, yeterli kuvveti uygulayan parmaklar da o sesi rahatlıkla alır. Tam tersi dik basmayan parmaklar ise alt telin alanına girerek o bölgeyi iptal ederler, ‘Canım acıyor’ diyerek zayıf bastıklarında ise sesi zaten alamazlar. Merak etmeyin, parmak uçlarınız nasırlaşarak bir süre sonra acımayacak.
- Arka tarafa gizlenen ve destek veren baş parmağınızın klavyenin üzerinde görünmesi tavsiye edilmez. Bu parmağın yukarı çıkması demek, diğer parmaklarınızın açısının 90 dereceden daha azlara düşmesi ve istenmeyen sesler duyulması demektir.
- Bazı akorlar arasında ortak parmaklar vardır. Bu geçişleri zaten derslerimde anlatıyorum. Seri arpejli şarkılarda bu tüyoların ne kadar işe yaradığını zaten göreceksiniz.
- Bareli akorları temiz basabilmenin yolu öncelikle yüzük ve serçe parmağı ilgili yerlerine tek hamlede yerleştirmekten geçer. İkinci hamlede ise diğer parmak ve bareyi kapatırsınız. Eğer bare parmağını önce kapatırsanız hamle sayınız 2’den 3’e çıkar. Bu istemediğimiz bir durumdur. Bareli akorlarda işaret parmağı ile baş parmak klavyeyi bir pense gibi sıkıştırmalıdır. Öyle kuvvetli sıkıştırmalıdır ki, bu iki parmakla gitarı havaya kaldırabilecek gücü veriyor olmalısınız.
Burda vereceğim son önemli bilgi, arkada destek veren baş parmağınızın saat 9.30 10 yönüne kayarak kemikli kısımla destek vermesidir. Baş parmak dik olarak basarsa bazı kas gruplarına gereksiz gerilim biner ve kemik yerine daha dolgun etli kısımla destek verdiğiniz için kontrol kaybı ile birlikte fiziksel acı da yaşarsınız. Baş parmağınızı klavye arkasından ‘bir otomobil cam sileceği gibi’ sola kaydırın klavyenin ortasına doğru kemikle temas ettiği yerde bırakın.
- Sağ el parmaklarınızın arpejde önemli bir yeri vardır. Ölçüsüne göre farklı şekilde sıralama yapabilirler. Bu sıralamayı da parmaklarınıza hareket otomatikleşene kadar öğretmek zorundasınız. Ölçüyü takip eden ve sadece kendi telini çeken parmaklar da birer kas hafızası edinmişlerdir. Ritm atmak da bundan farklı değildir. Alt ve üst vuruşlar ile döngünün ezberletilmesi de kas hafızasıdır. Amerika’yı baştan keşfetmek (ya bu arpej ritm neydi ya deyip baştan öğrenmek) yerine bu hareketler otomatikleşene kadar eller bu çalışmayı sürdürmelidir.
- Son olarak, hem akoru tek hamlede basamama, hem ritm veya arpeji ölçüye uyduramama, hem de sesleri temiz alamama gibi bir probleminiz varsa şu yolu deneyiniz. Öncelikle akorları tek hamlede birbirine defalarca geçiş çalışınız. Ardından bu akor geçişlerini ‘ölçüyü asla aksatmadan’ ritm ve arpejle çalışınız. Temiz gelmeyen sesleriniz zaman içinde temize dönecektir. Bu en son probleminiz olsun. Akoru üç hamlede basmakta ısrar eden, ölçüye yetişmek yerine keyfi olarak bekleterek geçiş yapan biri ise istediği ilerlemeyi kaydedemez.
GÖRSEL VE İŞİTSEL VERİ TABANI YARATMA
Çok zor olmayan her eseri çalarken hem akor hem de sololarını lütfen ezberleyiniz. ‘Nasılsa tabı var, akorları var’ ya da ‘internetten bulurum’ diyen bir öğrenci beyninde yeterli veri tabanı oluşturmadığından ömür boyu o internet sitelerine ve tablara muhtaç olacaktır. Unutmayın ki tab sistemi bir yardımcıdır, yeterli yardımı aldıktan sonra bakmaya devam etmemeliyiz.
Peki ne yapmalıyız?
Her eseri elimize bakarak ve söyleyerek çalmalıyız. Kısacası tüm basit parçaları kulağımızla, gözümüzle ve ses tellerimizle birlikte işleyerek ezberlemeliyiz. Siz farkında olmasanız da beyin bu sesleri, görüntüleri ve hatta ses tellerinizdeki gerilim değişimlerini bile birlikte işleyip kaydediyor. Bir süre sonra beyninizde yeterli veri oluştuğunda ise ‘Artık şarkıları kulaktan çıkarabiliyorum’ diyorsunuz. Bunun nasıl oluştuğunu da anlatayım.
- Gözünüz bir video kameradır. Parmaklarınıza bakarak çaldığınız her kayıt izlediğiniz bir film gibi geçici belleğe kaydedilir. Eğer birkaç kez daha aynı eseri parmaklarınıza bakarak çalarsanız aynı filmi 4-5 kez izlemiş gibi (repliklerini bile bilirsiniz) bir durum oluşur. Bu şarkıyı artık veri tabanına almışsınızdır. Üstelik video kaydı ile birlikte ses kaydı da aldığınızdan, o şarkı aklınıza geldiğinde artık sesli bir video ile zihninizde elinizin yaptığı hareketler ve klavye belirecektir. Zaten istediğimiz de budur.
- Benzer başka bir eserle karşılaştığınızda kulağınız diyecektir ki ‘Ben bunu duydum’ ya da ‘Ben buna benzer bir şeyler duydum’. Gözünüz de diyecektir ki ‘Evet, ben de video kameraya almıştım, hatırladım’. Veri tabanınız genişledikçe parmaklarınız da video kamera ve işitsel kayıtlarda ne varsa size sormadan ‘Böyle olmalı’ diyerek kas hafızasını işletecektir. Yüzlerce benzer ezgiyle karşılaşan kulak ise (yeterince yoğunlaşan kulaklar için diyorum) ‘Evet aynısından bir tane daha’ diyecektir. Parmaklarınız çok daha hızlı bir şekilde cevap vermeye başlayacaktır.
- Sadece taba bakarak çalan bir öğrenci, hafızası çok iyi olsa bile gitar klavyesi yerine internet sayfasını ya da tabda yazan rakamları ezberlediğinden bu durum hafıza adına bir şey ifade etmeyecektir. Bir şarkı aklınıza geldiğinde klavye üzerindeki parmaklarınızın mı, bir internet sayfasının mı zihninizde belirmesini isterdiniz? Siz söyleyin.
- Diyelim bir eserin 3 kısmı var. 1 ve 2. kısım aynı. 3. kısmın da sonu 1 ve 2 ile aynı. Bunu algılayan kulak 1’de ne yaptıysan 2’de de onu yap, 3’ün sonuna da bunların sonunu ekle diyecektir. Göz de durumu kaydettiğinden parmaklar gereğini harfiyen yapacaktır. Bu dediklerim müzikten de bağımsız ‘BİR MANTIK DERSİDİR’. ‘FARKINDALIK’ olmadan ‘BENZERLİKLERİ ve FARKLILIKLARI AYIRT ETMEDEN’, ‘BEYNİMİZİ ZORLAMADAN’ başarı gelmiyor arkadaşlar.
‘Benim sesim kötü’, ‘Ben söylemesem olmaz mı’ diyenler de buraya iyi okusun
- Hiçbir enstrüman çalmamış bir insan bile bir şarkıya sesiyle eşlik ettiğinde (kör kulak değilse ki toplumda çok az) yanlış tondaysa bir tuhaflık olduğunu sezer. Doğru tonda eşlik ediyorsa tamamlanmışlık hissi yaşar. Deneyimlerim bana diyor ki, bir referans kaynaktan ezgi alan insanlar ezgiye bir şekilde yakınsayarak tutunuyorlar. Birçok şarkıya eşlik etmiş insanların, enstrüman çalmamış olsa bile kulaklarının gelişebilmiş olması bu referans kaynağa tutuna tutuna kulaklarını farkında olmadan geliştirmiş olmalarıdır. Lütfen ezgi çalışmalarınıza solfej ekleyiniz.
- Aynı durumu ritm kulağı ve ölçü için de söyleyebiliriz. Eserler belli bir ölçü matematiğinde yazıldığından, söyleyerek eşlik eden kişi farkında olmadan ölçü ve ritmleri de dolaylı olarak hissederek kavramış olur. Lütfen ne dinliyorsanız birlikte söylemeyi ve ritm tutmayı deneyiniz.
‘Seslerin incelip kalınlaştığını anlayamıyorum’, ‘Ne yapmalıyım?
- Ses tellerimiz gerildiğinde sesin incelmiş, gevşemiş olduğunda da sesin kalınlaşmış olması gerekir. Bu bir fizik kanunudur. Ses tellerinizin gevşemesinin bir alt sınırı vardır. Bunun altında isteseniz de inemezsiniz. Fakat ses tellerinizi gererek belli notalara kadar çıkabilirsiniz. Kulağınıza seslerin incelip kalınlaştığını anlamıyorsanız, kulağınızın daha kat edeceği yolu var demektir. Ses telleri ise bize yön tayininde küçük ip uçları verebilir. Bundan sonra biliyorsunuz ki ses telleriniz daha çok zorlandığında inceldiniz, gevşediğinizde kalınlaştınız. Gitarda inceldiğinizi düşünüyorsanız sağa ve alt tele (gerektiğinde), kalınlaştığınızı düşünüyorsanız sola ve üst tele (yol bitince) geçmelisiniz.
- Beynimiz işittiğimizi, gördüğümüzü nasıl kaydediyorsa hangi seste ses tellerinizin ne kadar gerildiğini de kaydediyor, unutmayın. Küçük ama önemli bir bilgidir. Daha fazla eş zamanlı veri kaydı daha sağlıklı sonuçlar doğurur.
- Çalıştığınız eserlerde ezgiyi çalarken muhakkak sesinizle de eşlik ediniz. Sesle desteklenen çalışmalar kulağınızı daha da geliştirecektir. Çünkü işin içine ‘ses telleri’ parametresini de sokuyorsunuz.
SON SÖZLER VE KAPANIŞ
Değerli arkadaşlar,
Anlattığım bu hususlar müzikle ilgili gibi görünse de önemli derecede farkındalık ve görsel-işitsel veri tabanı oluşturmayı kapsıyor. Size konu dışından bir iki örnek vermek istiyorum.
Ben ilkokula gitmeden okuma yazmayı kendi kendime öğrenmiştim. Beni ilkokul 1’e bu sebeple almak istemediler. Bu olayı da farkında olmadan aşağıdaki gibi yaptığımı düşünüyorum.
Gazetelerdeki harfleri kelimeleri televizyondaki konuşmalarla eşleştirmiştim. Görsel kayıtlar sesli kayıtlarla birleşince, bir yerden sonra veri tabanı oluşturdu. Kayıtlar arttıkça harfler kelimelere, kelimeler cümlelere dönüştü. Bir gün evde kendimi gazete okurken buldum.
Müzikte temel bilgileri aldıktan sonra, lise çağlarımda uzun seneler boyunca walkman ile uyudum. O kadar şarkı hafızama girdi ki, artık bu şarkıların çoğu birbirine benziyor demeye başlamıştım. O senelerde internet olmadığı için defter alıp şarkı sözlerini bile tekrar duyabilmek ve deftere yazabilmek için tetikte beklerdim. Yüzlerce şarkıyı yazdım, buraya bu akor olur mu bu olmaz mı sürekli uğraştım. Sonunda beynimin kalıcı hafızasında devasa bir arşiv birikti.
Bir yerden sonra bas gitarı dinleyerek ses aralıklarının matematik farklarını (+2 -3 -4 +1 vs) duymaya ve bunları zihnimde imgelemeye başladım. Yani gece yattığımda ilk akor Am ise -4 F oldu -3 Dm oldu diyordum. Em tonu mu -5, Dm tonu mu +5 yeni pozisyonlar, hepsi klavyede ve matematik olarak otomatik geçiş yapıyordu. Yani klavye bilgisi yanında matematikle duymayı ve zihinde imgelemeyi de öğrendim. Ben sandığınızın aksine daha farklı bir şekilde duyuyorum eserleri ve frekans frekans hepsini ayrı ayrı analiz edebiliyorum.
Bunları niçin anlattım.
Kulak gelişiminin, müzikal gelişimin bir sınırı yok arkadaşlar. Bugün fingerstyle olarak çaldığım eserleri de hafızamdaki veri tabanından akor ve ezgi olarak birçok tonda zihnime otomatik getirebiliyorum. Zihnimdeki bir el tüm pozisyonları kafada üst üste çalıyor, gitarı bile elime almama gerek kalmıyor. Ezbere ihtiyacım olmamasını bu şekilde çalışmaya ve binlerce örnekleme yapan veri tabanıma borçluyum. Önüme emin olun bugünkü gibi kaynaklar gelseydi ben bugünkü ben olamazdım. Bu kadar detaylı da algılayamazdım.
Sonuna kadar okuduğunuz için teşekkür ederim. Artık bir öğretmene ihtiyacınız kalmaması için neler yapmanız gerektiğini, nasıl düşünmeniz gerektiğini biliyorsunuz.
Saygılarımla,